Ana içeriğe atla

"merhaba"ya dönüşecek bir "veda"

çok sevdiğim ve kendime anlamsız derecede çok yakıştırdığım ismimden vazgeçiyorum.
hani bazen söylenecek çok şey vardır, ama susması gerekir insanın.
bu da o anlardan biri.
bir veda...
bir başlangıç...
yine, yeniden, karşılaşmak ümidiyle...
dostluğunuz, yorumlarınız için hepinize binlerce kez teşekkür ederim...
hoşça kalın...

iris

Yorumlar

lazanya dedi ki…
:S bende gitsem dedim ...
iris dedi ki…
demeyin demeyin, kalın siz...
hayatımdan tam manasıyla çıkarmak istediğim birileri olmasaydı, asla vazgeçmezdim ismimden. ama olması gereken buydu...
elbet geri döneceğim efenim; kendime daha az yakıştıracağım bir isimle...
gegi zulaaa dedi ki…
bızı eklmeyı unutma ris yada yenı seker ısımınle:)
iris dedi ki…
elbetteee :))
kar dedi ki…
nereye gidiyon be :S noluyoz :S
iris dedi ki…
şimdilik belirsiz bir yere...
anlatırım bir ara :)
Adsız dedi ki…
Merhaba Iris...
Blog sayfan internetin kuytu bir köşesiydi benim için. Veyahut yorgun bir koşucunun soluklandığı durak.

Ola ki harflerin tekrar klavyede hayat bulur; beni de lütfen haberdar et.

Sevgiler.

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

şimdi, biliyorum

"bu sabah yağmur var istanbul'da", ben pencerenin ardına saklanmış sokağı izlemekte ve içimdeki tekir kırgın kırgın bakmakta yüzüme... bugün anılardan başka hiçbir şeyim yok... elimdeki "aşk" dolu kupadan yudumlayarak yağmuru izliyorum... ve bekliyorum sanki, hiç gel(e)meyecek birini... oysa gelse şimdi, aniden çalınsa kapı, kapıyı açtığımda karşımda o olsa... bir an bakışsak, sonra hiç vakit kaybetmeden sarılsak... ayrılmasak... "geçmiş"in ve "gelecek"in olmadığı sonsuz bir "şimdi" içinde... bugün yağmur var istanbul'da... rüzgâr, o hiç gel(e)meyecek olandan şarkılar fısıldarken, ben cumbada eski bir istanbul hanımefendisi suretinde beklemekte... ve dışarıda hüzün var bugün, bu gece, bitmemecesine... o burada... gelse de, gelmese de... yüreğimdeki tekir kıpırdanıyor, tatlı mırıltılar içimde... biliyorum benimle ve o bilmese de; tar/lihim ellerinde...

aynılarından istiyorum :)

bunların ikisini de istiyorum! çok tatlılar, çok! kedinin o kızgın bakışları, kızın o muzur ifadesi... lütfen, bana da... süphaneke dinimiz amin!