Ana içeriğe atla

gitti maaşım birkaç güzel topuk uğruna...

bu ara yine esti bana...
normal şartlar altında hastayken dışarı çıkmaktan hoşlanmam.
hele alışverişe gitmekten hiç!
çünkü hiçbir şey beğenemem, yanımdaki her kimse onu kanser ederim.
geçtiğimiz gün kuzen beni ayarttı.
"hadi gel gidip ayakkabı bakalım." dedi.
gitsem mi, gitmesem mi derken kendimi ayakkabıcımızda buldum...
o muydu, bu muydu derken de bi baktım ki kasadayım...
4 adet ayakkabı, 2 adet de çanta almışım.
bir maaşı ayakkabıya bağladım anlayacağınız...
içime oturdu resmen!
bu ay aç kalırsam, onları kemiririm artık :)
eve geldiğimde "iyi ki hastaymışım" diye düşünmedim desem yalan olur :)
kim bilir kaç maaşı bağlardım o zaman :)

Yorumlar

Hacivat dedi ki…
kadınlar kadınlar dağlara doğru...
Mr.E dedi ki…
Mimledim seni ^.^

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

((: herkese iyi bayramlar :))