Ana içeriğe atla

Tatlı Reçel'im!



 Aralık ayında pencerede başlayan aşkımız mart ayından bu yana evde devam ediyor.
Şimdi keşke diyorum, keşke onu kışın en soğuk zamanlarında dışarıda bırakmasaymışız. Penceremizin önüne kondurduğumuz strafor gecekonduyla onu kısmen şanslı kılmak yerine direkt eve alsaymışız.
O artık ailemizin bireylerinden biri. 
O şimdi benim minik bebeğim, evimizin neşesi..
Yaramazlıkta sınır tanımayan, küstüğünde poposunu dönüp yatan, her sabah dünyanın en güzel "günaydın"larını yaşatan minik kızım o benim... 





















Yorumlar

Adsız dedi ki…
carmennnnnn:))

öperim ben de o zaman reçeli...
valla öperim.
iris dedi ki…
ehee :))
öpülür ki o...
zaten bayılıyor öpülmeye, kucağa gelmeye :))

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

aynılarından istiyorum :)

bunların ikisini de istiyorum! çok tatlılar, çok! kedinin o kızgın bakışları, kızın o muzur ifadesi... lütfen, bana da... süphaneke dinimiz amin!