Ana içeriğe atla

Büyümek


Sanırım büyümenin en kötü yanı o saf neşeyi ve her şeye şaşırabilme potansiyelini yitirmek...

Yorumlar

Adsız dedi ki…
dimi artık şaşırmıyoruz çok şeye...
gerçi hala ben, şaşırtn dallamalar var ama olsun.
dallama onlar.
normal heralde dallamalık kanununda.

dallamalığın kanunu mu var bilemedim şimdi.
ama verdır heralde.
bu kadar dallama varkene piyasada bi iç hukukları kanunları nizamları vardır gibime geldi şu an.

saygılar:))
iris dedi ki…
dallamalara şaşırmamak absürt bence :))
o kadarcık da şaşıralım hem...
dallamalığın kanunu varsa bile öğrenebilirler mi ben de onu bilemedim şimdi :))
varsa bi iç hukukları dallama dallamaya bulaşmaz şeklinde olabilir ki ben dalaşan çok dallama gördüm, biraz (!) kural tanımaz gibi geldiler bana :))
saygılar benden efenim :)
UykusuZ dedi ki…
beni şaşırtan o kadar çok şey var ki bu ülkede hala nasıl batmıyor şaşırıyorum mesela
iris dedi ki…
jedicım, o konuya da şaşırmamak elde değil :)
zaten bi dallamalar, bi de bu ülkenin hali, gündemi...
gerçi iki şık da birbirine oldukça bağlı :))
bir de seni görmek çok güzel...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...