Ana içeriğe atla

Unutun, unutturun bizi...





















Bazen aklımdan ziyadesiyle saçma şeyler geçiyor... Kimi zaman gerçekleştiriyorum tüm saçmalıklarına aldırmadan, kimi zamansa kendimi engelliyorum. Bu ara kendimi engellemeye çalıştığım bir dönemimdeyim, kötü cevaplar vermek istemiyorum, artık hayatımda-hayatımızda olmayanlara.

Geçmişimi unuttum...Acı çektiren kim varsa, çekip giden kim  varsa umrumda değil artık. Özlemiyorum. Aramıyorum. Hayatımda olanlardan, kalanlardan çok memnunum. Evleneceğim adamdan da... Ara sıra geçmişte kalanlardan haber verecek olanlar çıkıyor, susturuyorum... Gerek yok bilmeme, merak etmiyorum. Lütfen siz de benden haber götürmeyin, diyorum. Öldürmeyi seçtim ben onları, herkes bu ruhi cinayetlerime saygı göstermeli...

Kendisini hatırlatmak için ara sıra arayanları, mesaj-mail atanları da umursamıyorum. Acınası bir çabadan öteye gitmiyor hiçbiri. Üzülüyorum. Bir zamanda takılıp kalmanın sancısını iyi biliyorum, herkesin atlatmakta benim kadar şanslı olmadığını da.

Aramayın, sormayın; ağlamayın, zırlamayın; yargılamayın, suçlu aramayın... Benim gibi, bizim gibi devam edin sadece... Unutun lütfen, hiç olmadık sayın  bizi hayatınızda...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarık Akan'a Veda

bazı insanlar vardır, samimiyetine, doğruluğuna inanmanız için tanımanıza gerek yoktur. sadece bilirsiniz.  tarık akan da o insanlardandı işte. size selam vermesi için sizi tanımasına gerek yoktu, göz göze gelmeniz yeterliydi. "ün"ü hazmedememiş kimileri gibi yapmacık, gurursuz ve büyük burunlu değildi. "halk"tı o... insandı...  kendisiyle tanışma imkanım olmasına rağmen neden bilmem tanışmadım. bakırköy'de olduğu gibi, yıllarca bodrum'da da karşılaştık, bazı günler ailesiyle şahbaz motel'e  gelirdi denize girmeye... çocuk halimle hayrandım, yetişkin oldum hayranlığım hiç a zalmadı. siyasi tavrını, dik duruşunu gördükten sonra hayranlığım daha da anlam kazandı.  hiç unutmam, gökyüzünün delindiği bir kasım günü bakırköy'de karşılaştık onunla. 2-3 metre aralıkla taksi bekliyorduk ve o benden önde duruyordu. o şemsiyesiz, ben şemsiyeli olduğum halde durdurduğu taksiyi bana gönderip kendisi o yağmurda beklemeyi seçti. öyle de nazik bir insandı.  kaz...

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...