Ana içeriğe atla

yalnızlıklar


şu an gitmek istiyorum... artık nereye olursa, bir valiz hazırlığı, bir tatlı çarpıntı, biraz kaçış, umursamayış... biraz sıcak, huzur ve rüzgar... mümkünse saçlarım uçuşurken gamını da silkeleyeyim ruhumun...

evet, evet gitmeliyim...

hani olur ya, yalnızlık bazen aniden gelir ve çöreklenir göğsünün üzerine... sanki herkes silinmiştir yaşam defterinden, sen silinmek üzeresindir. yavaş yavaş sıkıntısını, zehirini bırakır içine; sonra büyür de büyür... ama kim bilir; belki de sığındığımız güvenli kalemizdir bizim... yaşama karşı sağırlaştığımız, dilsizleştiğimiz, körleştiğimiz... kalemiz... aslında; "yalnızlık bir tarihtir" yolculuğumuzda, bizim belirlemediğimiz...

ne derdi oğuz atay, tutunamayanlarında:

önce kelime vardı' diye başlıyor yohanna' ya göre incil. kelimeden önce de yalnızlık vardı. ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık... kelimenin bittiği yerde başladı; kelime söylenmeden önce başladı. kelimeler, yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık, kelimelerle birlikte yaşadı insanın içinde. kelimeler, yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe, yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.

işte aynen böyle oldu... ve geldi artık gitme vakti...

Yorumlar

francesca mckennitt dedi ki…
mesaj alındı, tamam :)
bu kadar karamsar olma ama.
iLhan dedi ki…
iris? Kusura bakmayın hatırlayamadım. Daha önceki blogunuzun adı neydi?
vivre sur le fil dedi ki…
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Aze dedi ki…
Elimde kitap, diğer elimdeki bitr bitmez başlayacağım.Daha da heyacanlandım alıntıyı görünce, güzel oldu:-)
iLhan dedi ki…
İlginç, daha önce bende yorumunuz da yok. Olsun, yeni bir başlangıca merhaba o zaman :)
vivre sur le fil dedi ki…
aze :)
çok sevindimm :)
umarım seversin :)
vivre sur le fil dedi ki…
ilhan :)
yorumum olmayabilir, ama beni izleyenlere haber verdim sadece :)
merhaba diyelim efenim :)
Desperate Housewife dedi ki…
gitme gitme el olursun sevdiğim :'( :)
vivre sur le fil dedi ki…
:) bazen ele karışmak gerekir sen de bilirsin karılıksızcığım :)
ama sen iste yeter ki, gitmem ;))

Bu blogdaki popüler yayınlar

ara

ilişkilerle ilgili en gıcık olduğum kavramlardan birisi "ara verme"dir. hiç anlamam... bilgisayar mıyız lan biz, kapayıp açtığımızda eski, normal işleyişimize geri dönelim? mesele özlemekse, bunu dillendirmeden bahaneler uydur, görüşme, özle... mesele sorunlarsa konuş, anlat, dinle, çözmeye çalış... bir süre görüşmediğinde sorunlar ortadan kalkacak mı? ama mesele bu değil elbette. ara vermek ayrılığın önsözünü yazmaktır. kolaylaştırmaktır bir nevi... ilişkiye ara verilir, zaman geçer, bu sürede onsuz da yaşanılabildiği keşfedilir, ufak sorunlar göze batmaya başlar; zaman geçer, kişiler geçen zamanda kendilerini ayrılığa alıştırır... sonra birleşilir yeniden, ama kaçınılmaz son kapının eşiğinde beklemektedir... küçük bir kıvılcıma bakar her şey, önsözden sonra, roman da biter...

çöp çocuk ve kibrit kızın aşkı

çeviri I kibrit kız pek hoştu çöp oğlan perişan halde! endamına kapıldı: "ateşlidir herhalde!" kibrit kızla arası aşk ateşiyle doldu. bizim sevdalı oğlan yandı bitti kül oldu. çeviri II çöp çocuk bayılıyordu kibrit kız'a hele çok ateşli duran sevimli hatlarına ama ne kadar sürebilirdi bir çöple kibritin aşkı? çöp çocuk'tan geriye sadece külleri kaldı. canım sıkıldığı zaman tekrar tekrar okuduğum kitaplardandır, istiridye çocuğun hüzünlü ölümü... bu ara şu yazılılardan kafamı kaldırıp da bir şey yapamıyorum... diğer kitaplarım da okunmayı bekliyorlar... hadi dedim bu defa da kafam çok doluyken okuyayım, biraz rahatlayayım :) istiridye çocuğun hüzünlü ölümü, tim burton'ın eseri tabii... gerek çizimleri, gerek şiirleri benim için çok keyifli... ilk basımı ve çevirisi om yayınevinden çıkmıştı... ama maalesef artık om yayınevi olmadığından, o baskıları bulmak çok zor... ikinci basımı ve çevirisi de altıkırkbeş yayınlarından... çeviriler elbette aynı değil, ama yine de

haftanın şarkısı, nazende sevgilim

kaç gündür sürekli bu şarkıyı dinliyorum... takılmış durumdayım... geçenlerde yakın bir arkadaşım, "mutlaka dinlemelisin" diyerek yolladı, o günden beri kopamadım... ben bu şarkıyı nasıl olmuş da bunca zamandır kaçırmışım? bir yandan enstrümantal versiyonu, bir yandan azeri versiyonu, bir yandan bu... türkiye türkçesi versiyonunun sözleri şöyle; değdi saçlarıma bahar gülleri nazende sevgilim yâdıma düştün sevenin bahtına bir güzel düşer sen de tek sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün gözlerim yoldadır, kulağım seste ben seni unutamam en son nefeste ey ceylan bakışlım, ey boyu beste gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün sensiz dağ yoluna çıktım bu seher öksüz kumru gibi güller lâleler "sen niye yalnızsın?" sordular eller gurbette sevgilim aklıma düştün nazende sevgilim yâdıma düştün nazende sevdiğim (azeri türkçesi) azeri versiyonunun (yani aslında orjinalinin) sözleri de sözleri de şöyle (yani umarım :) : değdi saçlarıma bah