şu an gitmek istiyorum... artık nereye olursa, bir valiz hazırlığı, bir tatlı çarpıntı, biraz kaçış, umursamayış... biraz sıcak, huzur ve rüzgar... mümkünse saçlarım uçuşurken gamını da silkeleyeyim ruhumun... evet, evet gitmeliyim... hani olur ya, yalnızlık bazen aniden gelir ve çöreklenir göğsünün üzerine... sanki herkes silinmiştir yaşam defterinden, sen silinmek üzeresindir. yavaş yavaş sıkıntısını, zehirini bırakır içine; sonra büyür de büyür... ama kim bilir; belki de sığındığımız güvenli kalemizdir bizim... yaşama karşı sağırlaştığımız, dilsizleştiğimiz, körleştiğimiz... kalemiz... aslında; "yalnızlık bir tarihtir" yolculuğumuzda, bizim belirlemediğimiz... ne derdi oğuz atay, tutunamayanlarında: önce kelime vardı' diye başlıyor yohanna' ya göre incil. kelimeden önce de yalnızlık vardı. ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık... kelimenin bittiği yerde başladı; kelime söylenmeden önce başladı. kelimeler, yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık, kelimeler...